Monday, December 19, 2005

işte bu :)




Dün başlayan kararsız kar bugün artık olması gerektiği gibi lapa lapa..
uyandığımdan beri pencere kenarındayım..
özlemişiz, fazla bekletti bu sene kar bizi..

yarın çocuklarla kartopu oynamak ve kardan adam yapmak şart oldu artık..
Böyle yağmaya devam ederse tüm okul bahçesini kardan insanlarla
dolduracak kadar kar birikecek gibi.
düşününce çok hoş görünüyor gözüme.

tüm okul bahçesinde kardan çocuklar...
her öğrenci bir tane yapıp bıraksa..
onların yerine okula onlar devam etse,
onlar da çocukluklarını yaşasalar OKS sınav stresini kardan adamlar çekse..
güzel olurdu :)

yarın kar tatili olsun olmasın farketmez.
dersler iptal yarın..
ünite : kar
snowy, cold, snowman
daha başka nasıl öğretilir..

işte öğrenci merkezli yaşayarak öğrenme modelli eğitim modeli..
yarın daha güzel resimler düşecek hayattan a..
kardan çocuklu, kartoplu..şimdilik bu çizgi olsun, yarına gerçekleri..

görüşeceğiz:)

açılsın perdeler...







Bugün yine yoğun her cuma gibi...
bir yorgunluk üzerine bir de yoğunluk..
ama güzeldi
zaten gün bittiğinde yorgunsam düşünüyorum tüm günü eve geldiğimde.
sanki daha verimli geçmiş o gün ve ben bu yüzden yorgunum, farkediyorum artık...
bugün 7A sürprizler yaptı bana..
ben basit alışveriş diyalogları hazırlamalarını istemiştim ama onlar çok ciddi ve sıkı çalışmışlar. Güzel diyaloglar yazıp, alışveriş malzemeleri getirmişler...
kimi manav oldu domates sattı, kimi kitapçı oldu sözlük sattı...
Müşterilerin istedikleri bedenlerde, renklerde şallar, kazaklar ...
hepsinden de önemli heyecanları...
Sınıfa sığamazdı bu heyecan ve hazırlık..
Çok amaçlı salonu açtım onlara.
sahnede sundular hazırladıklarını...
ilk heyecan ilk heves...
bazılarını bir kere kesmedi, memnun olmadılar yaptıklarından, ikinci kez çıktılar..
ben öğretmenlik görevimi yaptım, sahne tozu yutturdum.

Bir arkadaşım şöyle derdi:" hayatı boyunca öğrencileri arasında en az 4-5 gizli yetenek keşfedip gelişmesine yardımcı olmayan öğretmen kendini başarılı saymamalı..."

öğrenecek çok şey var, yürünecek kocaman seneler (58 yaşında emekliliğe kadar.......)
ama biz ilk adımları attık bugün sahne tozunu yutturdum
gerisi gelir mi bilemeyiz beklemek gerek :)
fırsat verildiğinde neler yapabileceklerini kanıtladılar..

perdeleri açtık..
gizlenmesinler, göstersinler içlerindeki cevherleri diye...

yorulduk ama değdi galiba...

bugünden budur hayattan...

24 Kasım'a...




Gün öğretmenler günü...
Şimdi olması gereken öğretmen maaşlarından,
bir öğretmenin hakettiği yaşam standardlarından ya da etrafta dolaşan ek ders zammı dedikodularından bahsetmek istemiyorum ben artık.
Bütün haber portallarında ya da öğretmen forumlarında bolca var bu haber ya da yazılardan...

Biraz olumlu bakmak gerek bugün...
Karşılıksız sevgi paylaşımlarından söz etmek gerek çünkü çocuklar bunu hakediyor...
Bir sürü kare var aklımda dönüp duran yazılmak için yarışıyorlar...
( bu İlkyar izlenimlerime benzedi. O projelerde de böyle olurdu.)

Önce Atatürk heykeline çelenk bırakıldı sonra hep beraber törenin yapılacağı salona yüründü. veee söylemek gerek biz öğretmenler için koskoca ana cadde kapatılmıştı...
Az şey mi bu??? Hakkını verelim.
Toplum değer veriyor bu mesleğe. Durup izledi halk geçişi...Yemin Töreni...
Sırayla sahneye çıkış ve içilen and...
Heyecan vericiydi.Bu arada o hengamede söyleyemedim...
Rehber Öğretmenim en büyük destek her zaman bugün de yanımdaydı.
Okulda kalmayı da tercih edebilirdi ama o havanın soğuğuna aldırmadan törene geldi.
Teşekkür ederim ne denir başka...
İyi ki varsınız...

Bu törende en çok etkileyen emekli öğretmenlere hizmet belgelerinin verildiği andı.
gruplar halinde sahneye davet edildiler ve birer çiçek ve belge sunuldu.
Bazılarının gözleri doldu.
Onlara bakınca gözlerim doldu, aklıma yıllardır biriktirdikleri anılar geldi.
Kimbilir neler yaşadılar, ne yaşamlar geldi geçti ellerinden...
İnsana garip geliyor, yıllarca verilen emek 2 dakikalık bir teşekkür ve alkışlamaya bile üşenen kalabalık karşısında onurlu ve yorgun duruşları...
Neyse...


Okula döndük... Son derse yetişmişiz. 6A ders... Sıraya geçip tek tek kutladılar...
bazıları uyanıklık yapıp sıranın sonuna tekrar geçmeyi de akıl etti. 5 defa öptüğüm oldu...
Hiç sıkılmadım bıkmadım...
Özeldi :)
Bağıra bağıra "Öğretmenim canım benimm..."
Söz tükenir orda..."
Susup dinlersin...

Çok ayrıntı var çok...
Daha ilk öğretmenler günüm, yazacak çok...
Öğle yemeğimiz odamızda uzun masada yendi... Hep beraber...

Öğleden sonra sınıf öğretmeni olduğum sınıftayım...
Ders konu hak getire... Konu öğretmenler günü...
Ders kaynayacak o kesin... Fazla yapacak birşey yok.
Biz de günün hakkını verdik... Hediyeleri açtık teker teker...
Şairim öğrencim şiirler okudu bize,
"Size yazdım" dedi ama gerçek mi karar veremedim. :)
Çok ısrar edince çocuklar açtık hediyeleri birkaçı hariç.
Bir paketten fanus çıktı.
Çocuklar "Öğretmenim balık koyun içine" dediler.
Ben de "Neden olmasın?" dedim.
O arada benim Şairim izin istedi dışarı çıkmak için.
Tuvalete gidecek sandım, iki dakika izin verdim.
Gitti dönmez, dönmez.. Ders zili çalacak nerdeyse, kapı çaldı, Şair sırılsıklam karşımızda.
Elinde de poşet içinde su içinde yüzüp duran bir balık...
O yağmurda eve gitmiş, akvaryumdan çıkarıp getirmiş...
Burda da söz biter...
Fanusa yerleştirdik.
Adı da 7B oldu...
Ona bakınca onları hatırlayım diye...
Onlar verdi ismini... neden olmasın...
7B şimdi keyifli yeni yerinde...
Foşur foşur yüzüyor...
Ama yolda bayağı çalkalandı otobüste eve dönerken.
Yağmur altında ıslandık ikimiz. Yağmur suyu fanustaki suya karıştı...
Vitamin yağmur suyu 7B'ye :)

Şimdi odam hediye paketleri, minik notlar, süslü zarflar içinde mektuplar ve çiçeklerde dolu...
Hiç toplamak da gelmiyor içimden...
Öyle kalsın olduğu gibi...
Gün bitti...

Doğru yerdeyim eminim...

size de olur mu?

Pazartesi, Kasım 28, 2005

size de olur mu?

size de olur mu?hani bazen hiçbir şeye, hiçbir yere yetişemediğinizi hissettiğiniz?Birşeylerle meşgulken o anbaşka bir şey yapmak zorunda hisseder misiniz kendinizi??Vcd izlerken öğrencilere materyal hazırlamalıyım; odada kitap okurken, annemin yanına salona gitmeliyim;Şunu mu yapsam, yok onu bırakıp erteleyip durduğum bu yarımları tamamlasam daha iyi...Ben çook uzun zamandır yaşıyorum bunları...24 saat değil de 56 saat olsa yetmeyecekmiş gibi sanki...Çaresi nedir ? yardımı olan, en azından "Ya evet ben de..." diyen biri olsa, o bile yetecek?Yalnız değilim (mi???)Ne oluyor ya?benim şu an blog yazmamam lazım?nerde olmalıyım?Semiramis'i artık okuyup Nurhan Hocaya teslim etmem lazım...yok ondan önce şu Amelie'yi bir daha izleyim...offffffffffffffffffffffffffff
posted by ÖZLEM at 10:34 PM
Web Site Counter
Verizon